Translate

24 Temmuz 2016 Pazar

Tim ve Hetty

Tim ve Hetty ile tanışamadım, o süreçte evde olmadığım için Yalçın ağırladı arkadaşları. Ama arkalarından kalan notlara, çizimlere, fotoğraflara, Yalçın'ın yaptığı görüşmenin video kaydına baktığımda tanışmayı arzu edeceğim bir çift olduğunu anlıyorum

yolculuğun yeşerttiği umudun gülümsemelerine vuran güzelliği

Tim ekolojist, Hetty de hukuk mezunuymuş, ikisi de Avustralya'nın Melbourne şehrinden. Yalçın'ın yaptığı görüşmede de bahsediyorlar ki yolculuklarının amacı; insana, yaşama dair kaybettikleri umutlarını farklı kültürlerdeki insanlara, yaşamlara temas ederek yeşertmek. Yolculuk boyunca paylaştıklarının, tanık olduklarının iç dünyalarını çok fazla beslediklerini anlatmışlar.




Aynı ifadeyi anı defterimize yazdıkları notta da kullanmışlar.


Sevgi dolu dilekleri

Bir anı derleyicisi olarak arkalarında bıraktıkları çizimleri, küçük notları çok hoş bir paylaşım olarak buldum.


Onların gözünden Paltolu Konak


küçük ama sıcacık dilekler

Güzel bir moladan sonra yollar bekler...







Yolunuz ve ufkunuz açık olsun. Eminim ki bir ömür boyu barışçıl, insan sevgisi dolu bir yaşamı yaşayabilmeniz için umudunuz bol olacak.

Onlar pedallayan emeğin güzelliğiyle bizim yazınımızda böyle yer alırken Yalçın da onlara açtığı konağın kapısıyla bloglarında şu ifadelerle yer almış.



ve umutsuzluktan umuda doğru bisikletle büyüttükleri öyküleri

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Almanların yolculuk tutkusu

Düşündüğümde şimdiye kadar Paltolu Konak'ta en fazla Alman gezgini ağırlamışız. Almanların bu yolculuk tutkusu neden kaynaklanıyor tam olarak anlayamadım. Ama öykülerini dinlediğimizde ailelerinde de seyahat etme kültürünün olduğunu ve çocukluklarından beri seyahat ettiklerini söylüyorlar. Bizim ailelerimizde ise gezerek öğrenme, farklı mekanlardaki yaşamları, kültürleri deneyimleme çabası neredeyse yok. Bunun tabi ki ekonomik ve entellektüel birikim ile ilişkisi çok açık.

Johanna ve Michael farklı yaşamlara dokunmak için on hafta önce yola koyulmuşlar. Birçok deneyimi bisiklet çantalarında biriktirerek konağın kapısını çaldılar. Tesadüf o ki o gece de Gerze Eğitim-Sen'de Onur Haftası dolayısıyla "Benim Çocuğum" adlı belgesel filmi izleyecektik. Arkadaşları da davet ettik, hep birlikte bir film etkinliği ve tartışmada buluştuk. Avrupa'da da olsa LGBT-İ bireylere karşı ön yargının var olduğunu dinledik. İstanbul'da başladıkları Onur Haftası etkinliklerine Gerze'de devam etmenin keyfini yaşadılar, biz de başka ülkelerde yaşanan deneyimleri dinlemenin keyfini...

Bir gecelik davete bir gece daha ek yapmak istediler, konak nasıl olsa çok odalı, çok kolay kendine ait alanına çekilebiliyorsun o yüzden misafirin varlığı günlük yaşam alanımızı çok da sınırlamıyor,  aksine farklı kültürlere ait yemekler yiyebiliyorsun veya bir kahve molası verdiğinde mutfakta, farklı konuları tartışmanın, farklı öyküleri dinlemenin, dil pratiği yapmanın keyfini yaşayabiliyorsun...

Bu gönüllü gezginperverliği çok sevdik. Çalıştığımız sekiz ay boyunca kımıldayamadığımız evimize dünyanın farklı renkleri giriyor.

Bir gün denize gitmenin keyfini yaşadılar, taze fasülye yemeği yaptılar ve karanlık çökünce bahçeye, defnelerle örtülü gizli bahçemizde ateş etrafında muhabbete koyulduk.


Gizli bahçede Çirkin de muhabbette, Johanna ile.

Johanna, sosyal hizmetler uzmanıymış ve göçmen çocuklar ile çalışmayı tercih ediyormuş. Farklı ırktan, dilden ve kültürden çocukların ön yargısız bir arada oyun oynaması, hayaller kurması ona umut veriyormuş ama ailelerin ise çocuklarının oyun ve hayal arkadaşlarına dair ön yargıları en korktuğu şeymiş. "Savaşların temeli ön yargıdır" diyor, çocukların barış içinde yaşaması ise ona çok iyi geliyormuş. Göçmenler konusunda ülkelerin ikiyüzlü politikalarını öfke ile eleştirdi, özellikle Merkel'i.

Her gelenle olduğu gibi muhabbetimiz belli bir kanaldan akıyor. Birbirimizi besler, destekler, ufuk açar nitelikteki muhabbetleri seviyoruz. Gece geç saate kadar ateş başı muhabbetimiz sürüyor. Johanna İran'a kadar gidecek Michael ise Uzak Doğu'ya.

Sabah bisikletle yola çıkacaklardı ama sıcaktan akşamüstüne kadar beklemeyi tercih etmişler. Ben de seminerden gelince birlikte ev yemeklerinin yapıldığı deniz kenarı bir lokantaya gittik. Deniz manzaralı bir masada karnıyarık yedik.


Bir deniz kıyısı lokantası

Yıllardır biz de geziyoruz, gezenlerin öyküsünü de dinliyoruz. Gezginlerin gezerken farklı kültür, din, ırk, dillerdeki insanlara dokunuşu ve bu dokunuşların dünya barışı için katkısı üzerine bir araştırma yapma fikri kafamda bir süredir şekilleniyor. Özellikle Johanna ve Michael'in bisikletle Romanya'dan geçerken yaşadığı iki öykü bu konuyu daha ciddi düşünmemi sağladı. Bir çobanın koyunlarından yaptığı peyniri ısrarla onlarla paylaşma çabası ve göçebe Çingenelerin yine ısrarla onları çadırlarına daveti...

Gezerken deneyimlenen farklılıklar ve bu farklıklara rağmen hissedilen sevgi, paylaşım, dayanışma, empati, önyargıların yıkılması dünyadaki insanların barış içinde yaşaması için katkı sunan deneyimler...

Ben de bu bakışa dair sözlü tarih çalışması yapmak için sorularımı hazırladım ve kamerayı Johanna ve Micheal'e çevirdim.







Bu görüşmelerle böylece doktorada çalışmak istediğim diyaloğa dayalı eleştirel halkla ilişkiler ile kurulan gezgin kültürünün dünya barışına katkısı konulu araştırmanın ilk adımını da atmış oldum. Heyecanlıyım.

Bu günlerde Sinop'un yürüyüş, bisiklet, off-road rotalarını çıkarmak için Sinop'ta araştırma yürüten ve bu araştırmasını bir kitapçık şeklinde basacak olan Ersin Demirel, Ayancık'ta çalışmasını yürütürken konakta iki gün konuk ettiğimiz Alman gezginlere rastlıyor ve Ersin'in kamerasından arkadaşlar...

Bizim de elimizden geldiğince yardım etmeye çalıştığımız Ersin Demirel'in bloğu: 

Çalışmasının ürünü Sinop kitapçığını heyecanla bekliyoruz.


Ersin Demirel'in kamerasından

ve misafir ettiğimiz her gezgin gibi arkalarından anadillerinde ama bizim anlayamadığımız el yazıları kaldı. Defterdeki anadillerin kardeşliği, dünya halklarının kendi dillerinde barışçıl ifadesi...


Güneş, kelebek, bisiklet ve gülücük çizimleriyle geride kalan notları


Kendi dillerinde, kendi el yazısıyla hissettikleri

Akşamüstü güneş biraz daha ufuk çizgisine yönelince yola koyuldular, konak önü gelenekselleşmiş fotoğrafımızı da çektikten sonra bize imrenerek el sallamak düştü. Yollarda olmak vardı.


Yolculuk öncesi


Yolunuz açık olsun

Michael'in yolculuğunu anlattığı bloğu: 
http://michi-unterwegs.de/


ve onlara dair Macaristan'da  Mesterszallas gazetesinde çıkan yazı: 
This day started like the others, I could start the story like this.. But
on that morning I meet Johanna and Michael two young people from
Germany. Who came on our village by bicycle from Nürnberg. Michael is a math
and sport teacher Johanna's profession is a kindergarten teacher, but
before they starting theirs LIFE they wanted to see the real world with
their own eyes. So they think to start a tour to Iran cross the countries
with bicycle. Maybe someone will think this is a crazy idea or maybe
irresponsible but for them it's not just a life experience but the life
itself. The route was drawn on the map and they started the travel from
Nürnberg across the European countries on row: Czech Republic, Slovakia,
Hungary, Romania. Recently they sent me a photo from the Black sea
accurately the Bulgarian beach. And how I meet them? They were in the
Mayor's office talking with Kiss Gábor the Mayor. I can say in
Mesterszállás they came accidentally because this little village was not on
their route, but on that day the weather get cold and just start raining
they observe the quiet little village Mesterszállás maybe they can pull up
their tent for a night.They arrived in the village in the evening when a
passer showed them the Mayor's house. Kiss Gáor the Mayor took them to the
guesthouse which was waiting the travelers with white clean bedding. In the
next morning they wake up for a cool and rainy day. From the conversations
I realized they don't want to go in hurry rather if raining they will wait
it to stop. The Mayor invite them to local communal kitchen for lunch and
for one more night in the guesthouse. I invited them for dinner and I was
happy because they accept it. Near the dinner we talk about their journey,
their goals and about the world we had a great evening together. During the
day they discovered our little village, visited the Catholic church, the
school and the handcraft exhibition of the local people.

On the next morning they preparing to leave Mesterszállás, but before
leaving they came to my workplace to say goodbye.

I meet two friendly nice people, and despite of differences we had a lot
things in common, finally I promised if I will go to Nürnberg I will visit
them to see each other again. They take their memory with them about
Meserszállás and after years when they looking their photos from heir with
their children and grandchildren they remember about us with good heart.
Have a nice trip Johanna and Michael and thank you for visiting us. Gute
Raise!