Translate

27 Aralık 2015 Pazar

BİR HETEROTOPYA MEKÂNI OLARAK; PALTOLU KONAK



Paltolu Konak'a taşınalı bir yıl oldu. Geçen yıl bugün konakta yaşamaya başladığımız ilk gündü. Heyecanımız hiç eksilmedi. Ahşap merdivenleri, gömme dolapları, ocaklıkları, pencereleri, devasal kapısı, yürüdükçe tıkırdayan sofa tahtalarıyla varlığımızın yuvası...


Neredeyse yaşadığımız gezegenin tüm coğrafyalarına sirayet eden ve sirayet ettikçe her şeyi tek tipleştiren, yaşam alanlarımızı betonlaştıran kapitalizm ve  kapitalizmin zanaatkârlığı öldürerek  fabrikasyon üretimi metalarının her yanımızı kuşattığı günümüze inat bu konaktayız.


İnsanların konağın dış görünüşündeki ürkütücülüğe bakıp da bizi aşağılayan bakışlarla süzmeleri ve deli etiketini yapıştırmaları bir yıllık süre içinde kanıksadıklarımızdan oldu.


Kapitalist anlayışın; insanı doğaya ve kendine yabancılaştıran, insanı yozlaştıran çeperi hiç kabul edemediklerimizdendi, hep uzak durmaya çalıştık.


Bugün Michel Foucault okurken alternatif mekânları tanımladığı "heterotopya" kavramının aslında Paltolu Konak için çok uygun olduğunu düşündüm. Biraz akademik olacak ama kısaca şöyle tanımlar:


 Heterotopya; iktidar tarafından ele geçirilmiş bütün mekânların dışında olan, insan hayal gücünü hapseden norm ve yapıların dünyasından kaçmak; başkalığın ve ötekinin yeşertilebildiği mekânlardır.

Foucault, bu kavramla iktidarın kurduğu mekân ve dolayısıyla yine bu mekânın aracılığıyla kurulan özneye dair süreçlerin eleştirisini yapar. İktidarın her yanı kuşatan tavrına bir ‘eleştiri mekânı’ olarak ele alır. Foucault’a göre eleştirel mekânsal pratikler, hem gündelik yaşam aktivitelerini hem de küresel kapitalizmin egemen toplumsal düzenine karşı direnişi içeren yaratıcı pratiklerin tanımlanmasına hizmet eder. Foucault, heterotopya kavramıyla tek bir gerçek mekânda yaşayan birçok zamanı ve mekânı kast eder.

Bizler de bu konakta birçok farklı mekânı ve zamanı iç içe geçmiş bir şekilde yaşama şansına sahibiz.
Ermeni veya Rum -kesin bilgiye henüz ulaşamadık- ustaların ellerinden çıkmış bir sanat eseri.

Sema Hoca'mın Paltolu Konak ile ilgili söylediği sözler de bizim hissiyatımız gibi:

"Hardy en basit taş bir binanın bile 100 yıl ayakta kaldıktan sonra bir sanat eserine dönüşeceğinden bahseder. Oysa insan ömrü bir sanat eseri olmaya yetmez. Günümüz koşullarında en az bir 100 yıl daha, içinde yaşayan insanların duygularına, kahkalarına, gözyaşlarına, korkularına ve umutlarına barınaklık edecek bir eser oluşturmak için gösterdiğiniz çaba çok mutluluk verici. "

Biz de mutluyuz ve huzurluyuz.

Yalçın için yaptığımız yeni oda


Odadaki ocaklık/şömine

Gömme dolaplar

Eskinin günlük yaşamında banyo imiş şimdi gömme dolap

Yalçın'ın yaptığı kitaplık

Eski ceviz dolabın çekmecesinden küçük bir kitaplık


Yalçın'ın doğa yürüyüşünde bulduğu kara çalı

mengeneden asma çiçeklik

Tavana uzanan kitaplık

Bu sonbaharda boyadığımız, düzenlediğimiz bu odanın yanında bir de salonu düzenledik. Boyamak istemedik, duvarlar eski dokusunda kalsın istedik. Harabe salonumuzdan görüntüler:


Yağışların gelmesiyle solona kaldırdığım bisikletim


Soğukların gelmesiyle bahçeden salona taşıdığımız çiçekler

Yalçın'ın yine kendisinin yaptığı kitaplığı


Yalçın'ın karton bardaklara ektiği fıstık çamları

Yalçın elinde fısfıslı bir sulama şişesi her gün salondaki çiçekleri sulamakta. Fıs fıs, fıs fıs, fıs fıs...


Bu yaz Budapeşte'de gittiğimiz Szimpla Kert adlı ruin (harabe bar) konağa farklı bir ruh katmak için
ilhamımız oldu.  Szimpla Kert'e harabe bina olarak işgal edilmiş ve dekorasyonunu da atık malzemelerden yapmışlar. 



Bina hiç boyanmamış, dokusu eskiye ait, eşyalar da atık malzemeler




Karidorları




atık malzemleri kombine etmişler




Sevdiğim bir köşe




Etrafa yerleştirilen envai çeşit atık malzeme




İtiraf etmeliyim ki salona koyduğum bisikletim bu mekandan kopya çekildi




Paltolu Konak'ta  kapitalizmin "öteki" olarak tanımladığı canlılarla nice yıllara...