Translate

13 Ağustos 2015 Perşembe

Avusturya/ Viyana izlenimleri


Bratislava tren istasyonunda treni beklerken Erbilli bir Kürt arkadaşla tanışıyoruz,  bir saatlik kısa bir yolculukta pek muhabbetimiz olmasa da Viyana'ya girince bize çok yardımcı oluyor.  Metro hattı çok karışık ve elimizde daha önce yine Gerze'de ağırladığımiz Mira' nın adresi. Erbilli arkadaş ısrarla eve davet ediyor,  bizi ise Mira bekliyor. Sağolsun ineceğimiz durağa kadar bize eşlik ettikten sonra gecenin bir vakti nereye gidecegimizi bilmeden kalıyoruz. Bir pizzacı görüp birer pizza yiyelim derken abi Türk çıkıyor hem pizzadan para almıyor hem de adresi bulmamızda yardımcı oluyor. Mira, Viyana Üniversitesi'nde müzik öğrencisi,  odasında bir sürü enstrüman. Gerze 'de erkek arkadaşıyla birlikte 2 gece ağırlamistik. Bu yolculuk biraz iade-i ziyaret gibi oldu. Görüşmeyeli yaşamımızda değişen şeylerden bahsediyoruz. Mira annesi ile Hindistan'a gitmiş,  bir ay kalmış. Annesi 1960'li yıllarda Viyana'dan Hindistan'a otobüsle yolculuk yapmış bir çocukmus o zaman. Şimdi de annesi 62 yaşındaymis ve hala Hindistan yollarında. Mira'nın Hindistan fotoğraflarına bakıyoruz;  inekler, filler, tapinaklar, rengarenk kıyafetler... Gece epey ilerlemiş fotoğraf bakarken bir yandan da Bratislava'dan getirdiğimiz şarabı içiyoruz. Mira'nın sade bir kahvaltısıyla güne başlıyoruz. Mira görülebilecek yerler konusunda haritadan gerekli işaretlemeleri yapıyor bize. Şehre indigimizde devasal tarihi binaların içine düşüyoruz. Her yan tarihi bina, yavaş yavaş tarihi binaları anlamlandirmaya başlıyoruz. Restorasyonda olan devasal bir kilisenin etrafında dolaşıyoruz,  belediye binasının içini dışını geziyoruz,  çok görkemli bir bina. Belediye binasının dışına dev bir ekran konulmuş ve Viyana Film Festivali'nin afişleri her yanda aynı zamanda dans festivalinin afişleri de.


Etrafını tavaf ettiğimiz kilise


Viyana Belediye binası

Viyana Belediye binasının içi



Belediye binasının iç avlusu


Viyana aklımızda hep sanatsal aktiviteleri ile meşhur bir şehir olarak vardır ya gerçekten de öyle. Parlamento binası karşımıza çıkıyor, sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminden kalma saraylar,  müzeler.


parlamento binası

evrim müzesi




yine dış cephesi restorasyon olan bir kilise

İmparatorluk döneminden  kışlık saray, şimdi Başbakanlık çalışma ofisi


Tarih müzesinin fiyatı 50 TL idi hem o parayı vermek istemedik hem de bir günümüz müzede geçsin istemedik. Geçen yaz Moskova ve Petersburg'da o kadar çok müze  ve kilise gezdik ki, çok farklı eserler olmasına rağmen müze gezmek, kilise gezmek cezbetmiyor. Bir de müze gezmek ciddi bir tarih,  sanat tarihi, din tarihi bilgisi gerektiriyor.  Eğer böyle bir birikimin yoksa belli bir süreden sonra her eser aynilasiyor. Bir günde yüzlerce eser izlemek, anlamlandirmak ve o eserlerin sende çağrışım oluşturması da ciddi bir zaman, zihinsel ve duygusal emek gerektiriyor. Kendimi de bu emeği harcayabilicek güçte hissedemedim. Müzelerin dıştan görüntüsü ile yetindik. Tarihi binaların hepsi birbirine yakın bölgedeydi.  Bir çoğunu görme fırsatımiz oldu. Binalar çok görkemli,  binaları ayakta  tutan sütunlar çok estetik, binaları süsleyen heykeller çok gerçekçi ama belli ki yine kralların iktidarının simgesi için herşey. Kendine dair naif bir ruh bulmak çok mümkün değil. Bulman da çok mümkün değil,  zaten kraliyet kendi gücünü göstermek için yaptırmış bu sarayları. Bu güçle de halkı sustursun,  ezsin diye. 500 yıl sonra bile bu  binalar görkemiyle seni eziyor. Kralların kışlık sarayının bahçesinde oturuyoruz bir süre. Şimdi Başbakanlık çalışma ofisi olarak kullanılıyormus. Öyle göze çarpan bir güvenlik önlemi yoktu. Herkes bahçesine yayılmış kendi keyfince aktivitelerinde. Biz de öyle.  Evet,  az daha bahsetmeyi unutuyordum. Beni en çok heyecanlandıran Kelebekler Evi oldu. Okumuştum bir yerlerde ama nerde, nasil bulacağımiza dair bir fikrimiz yoktu. Derken ansızın karşımıza çıktı.  Önünde kokteyl tarzı bir düğün,  düğünün kalabalığınin arasından geçiyoruz.  Camdan bir sera ve envai çeşit kelebek. Kimseler yok. Yalçın'la ikimiz keyfimizce dolaşıyoruz. Kelebekler üstümüze konuyor. Sonra anlıyoruz ki düğün için mekân kapatılmış ve masaları sonradan dışarı çıkarmışlar ve biz de böyle bir anda girmişiz. Normal zamanda girseydik hem ücret ödeyecektik hem de bir turist guruhu ile gezecektik. Çok keyifli oldu böyle.


camdan sera


camdan sera

onlarca kelebekten biri

bbirbirinden farklı kelebekler

Bu da siyah ve mavi

Akşam Mira'nın evinin yolunu tutuyoruz.  Mira sabah Hollanda'ya yola çıkacak,  onun hazırlığında. Iki ev arkadaşı daha var. Viyana'da oda kiralaniyormus.  Mira bir oda için 1000 TL gibi bir ücret ödemiş. Oda kiralayanlardan biri erkek, hiç tanışmadik. Diğeri de Ispanyolca öğrencisi genç  bir kadın. Yani kızli-erkekli kalabiliyorlar.  Hatta ev sahipleri aynı evi kızli-erkekli kiraya verebiliyor.  Bizde cinsellik gerçekten ciddi bir sorun. Cinselliğimizi dinsel ve kültürel baskıdan sıyrılıp yaşayamadigimiz sürece  iki cins yanyana geldiği sürece hep cinselliği düşünecegiz. Zaten toplumun geneli olarak düşünebildigimiz bir şey var mı? Ülkedeki taciz, tecavüz oranları da bunu göstermiyor mu? Avrupa'da ergenlik ile birlikte cinsellik baskı olmadan yaşandığı için insanlar çok daha farklı uğraşlara yönelebiliyor. Mira sabah erkenden Hollanda yolculuğu için çıkmış, bizi de ilerleyen saatlerde ev arkadaşı uğurladı. Evin yanında bulunanan büyük bir parka kahvaltılık malzemelerimizi alıp gidiyoruz. Büyük bir ıhlamur ağacının altında kahvaltı için oturuyoruz ama öyle huzur verici ki ortam saatler geçiyor. Bizim gibi parkın derin huzurlu ortamına kapılan birçok insan var. 




parkta yeşillikler arasında kahvaltımızı yaparken


Sırt çantalarımizi yüklenip yola düşüyoruz. Şehirde tarihi binaların arasındayız. Toplu taşıma araçlarına ücretsiz olarak bindiğimiz için tramvaya atlayıp etrafı göre göre gidelim istiyoruz. Tuna Nehri'nin olduğu yöne giden bir tramvaya atlıyoruz. Nehir şehrin bir hayli dışında. Nehrin kıyısında 11.  Afrika kültür festivalinin içine düşüyoruz. Yemek, içmek, dans, giyim, müzik, spor standlari ve etkinlikleri. Hatta bir bölgede develerle bile geziyorlardi. Nehrin kıyısına oturup akşam yemeği için makarna hazırlıyoruz. Nehirde yüzenler, nehrin diğer kıyısından gelen tam tam sesleri ile süren büyük bir grubun performansı. Bir hayli keyifleniyoruz.

Tuna Nehri'nde etkinlikler

akşam yemeği hazırlıkları

akşam yemeğimiz

 Bir ara buraya kamp atsak ve bir geceyi Afrika kültürü içinde geçirmenin hayalini kuruyoruz. Ama gece için Prag'a otobüs biletimiz var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder