Translate

22 Nisan 2015 Çarşamba

Mirur-u Zaman'dan Paltolu Müze'ye

23 Nisan 2015

Eski eşyalara ilgi duyup onları biriktirmem, tahta bir bavulla başlıyor. Anneannem yakılacak çalı yığınının üstüne tahtadan el yapımı bir bavul atmış, bavulun güzelliği dikkatimi çekince “yakacaktım zaten al istersen” dedi. Bavulu Selanik muhaciri dedem yapmış, dedemi hiç tanımadım ama kendisi ile ilgili öyküleri hep dinledim. Her muhacir gibi çok yoksulluk çekmiş, buna rağmen sazıyla türkü söylemeyi ve komiklikler yapıp insanları güldürmeyi severmiş. O gün o tahta bavulu eve getirirken dedemle ilgili dinlediğim tüm anıları ve dinlediğim anılara kendimce eklediğim yeni anıları,  o tahta bavulun içine sakladım.


            Sonra fark ettim ki eski eşyalardaki el emeğinin inceliğini, eski eşyalardaki yaşanmışlık izlerinden yola çıkarak o eşyalara, o eşyaları kullanan insanlara dair öyküler oluşturmayı seviyorum.


            Mesela o eşyayı kullanan insan kadın mıydı, erkek miydi, genç miydi, yaşlı mıydı, aşık mıydı, nelerle uğraşmayı severdi, yaşamda çok mu acı çekmişti, o eşyayı hangi durumlarda kullanırdı … gibi sorularla eskilere dair hayallere dalmayı çok severdim.


            Bu süreçte hissettim ki ben kendimi bu çağa, bu çağın teknolojisinin ürettiği eşyalara ait hissetmiyorum. Bu çağda eski eşyalarla avunan sığıntı bir ruhum.


            Bit pazarlarını, 2. el eşya satan dükkanları, çeyiz sandıklarını, yaşlıların anılarını ve evlerini, tarihi evleri deşmeyi çok severim. Kurguladığım öykülere yaratıcılık ve hayal gücü katsın diye de müzeleri gezmeyi…


            Yıllarca biriktirdim; birkaç farklı kentte birikmiş eşyalarım olunca aklıma bir düş düştü. Biriktirdiğim bu eşyaları koyabileceğim bir zaman tüneli; MİRUR –U  ZAMAN.
Yıllar yıllar öncesinden bu adı  hazırlamıştım. Bu defa Mirur-u Zaman için biriktirmeye devam ettim. Bu zaman tüneli bir anlamda etnografik bir müze olacaktı.


Paltolu Konak’la kurduğumuz ilişki, tam da yaşamın bu damarı üzerineydi. Birçok insan için kangren olmuş bu damar, bizim için bu çağa tutunmakta şahdamarı oldu.


 Şimdi de  Mirur-u Zaman için yıllarca biriktirdiklerimle birlikte “Paltolu Konağı’n ruhunu besler” düşüncesiyle konağın kapısını çalan armağanları sergileyeceğimiz  “Paltolu e-Müze” için, bir yandan biriktirmeye bir yandan da sergilemeye devam edeceğiz.


Paltolu Müze,  sadece bir e-müze değil, eskiyi yaşamak isteyen dostların tarihin içinde dinlenip anıların sesini dinleyeceği bir mekandır  aynı zamanda.  Konağın ahşap kapısının el tokmağını çalmanız yeterli...

Tık tık tık



ZAMANDA YOLCULUĞA HOŞ GELDİNİZ…



*KONAĞA GELEN ARMAĞANLAR;


Annemin elceğizleriyle yeni ördüğü perde




konakta ilmek ilmek  çam ormanları 



mutfak perdeleri, sevgi dolu kediler




konağın bahçesi gibi mutfak da ilmek ilmek kedi bahçesi



lale bahçesi, annemin göznuru




Hatice Anne'nin (Yalçın'ın annesi) çeyizinden -40 yıl öncesinde işlemiş-

      


Hatice Anne, bu rengarenk iplerden örülmüş motifleri onarıp, yeni bir kumaşa aktarıp konağa anlam katsın diye getirmiş.
     



 Önceden parça parça örülüp zamanın eşyası olan vitrinlere konulması tasarlanan bir dantel örtü, farklı bir işlevde kullanmak için parçaları birleştirip daha uzun bir örtü haline getirdik.


Sevgili Sema Hoca'mın çeyizinden konak için - belki 20 yıllık-


Yine küçük parçaları birleştirip güneşlik perde için beyaz patiskaya diktik.
             

   Sema Hoca'mın ellerine sağlık...


Süs kabağı, oyularak içi boşaltılıyor sonra da delik açılarak desenleri oluşturuluyor, doğal bir avize


Kardeşim Yasin'in el emeği - 3 ay önce yapıldı-




derelerin armağanı; kargalak

Birgün sokakta İsis'i ararken 50'li yaşlarda bir abla konağa ait değişimleri takip ettiğini ve çok hoşuna gittiğini söyledi. O da eski eşyalardaki anıları ve anlamı seviyormuş. Annesinin çeyizinden kalma çin iğnesi bir işi hediye etmek istedi. Bir gün eve geldiğimde konağın kapısında asılıydı, bu aramağan; 

çin iğnesi nakışı, 1933 yıllarının emeği

Hediye eden ablanın annesi 1331 yani 1915 doğumluymuş.  Bu el işini de 18 yaşındayken yapmış.


Ladik'ten alınan Singer dikiş makinasında kasnak ile işlenmiş bir çin iğnesi nakışı

Sarnıç'tan öğrencimin hediyesi, kağnı tekerleri

file, Kastamonulu bir teyze tarafından yıllarca kullanılmış, öğretmen kızının hediyesi


*MİRUR-U ZAMAN İÇİN BİRİKTİRDİKLERİMDEN;



Gerze'de çöpe atılmış halde bulduğum, zamanında içinde ekmek hamuru yoğurulan ve kabarması için bekletilen ahşap tekne


Helsinki'den pitpazarından aldığımız tütün tabakası


Hem pilli hem cereyanlı radyo, 2007'de Diyarbakır'da gezici bir eskiciden almıştım.
     

Ah, radyo istasyonlarının güzelliği; Atina, Münih, İzmir, Kahire, Viyana, Paris, Diyarbakır, Prag, Kiev, Van, Trabzon.

Tıpkı dünya haritalarının, birbirinin peşi sıra gelen tren istasyonlarının büyüsü gibi...

Türkiye'nin Sesi radyosundan Müşfik Kenter'in müşfik sesini duyuyor musunuz siz de...


Transistörlü radyo, 2006 Diyarbakır bit pazarından


70 yıllık tarihçesi olan bir radyo tipi. Diyarbakır coğrafyasında bu radyonun başında kimbilir hangi haberler, hangi türküler dinlendi. 

Diyarbakır'da çalışırken duymuşluğum var; Sovyetler Birliği'nin çok dilli müzik yayın politikalarının sunduğu olanakla  Kürtlerin, Erivan Radyosu'ndan Kürtçe müzik dinlediklerini, özellikle de kadın dengbej Ayşe Şan'ı çok sevdiklerini...

http://mazideyiz.com/album-ayse-san-minareci-6_2583.html

Hem pikap hem radyo, 2006 Diyarbakır bit pazarı
     

Biraz daha varsıl bir ailenin kullanabileceği bir radyo sanki, 33'lük plak ile cızır cızır bir müzik, sobalı bir evde çalan



bakır rölyef kapaklı albüm, Diyarbakır'da Sabahat Abla'mın kendi koleksiyonundan benim koleksiyonuma hediyesi, 2007

Şimdi sayfalarında Gerze'nin 50 yıl öncesinin siyah-beyaz fotoğraflaını saklıyor...


2006, Diyarbakır'da çek çeki ile gezerek eski eşya toplayan bir eskiciden 

Diyarbakır'ın acı coğrafyasında acı haberlerin verildiği konuşmaları düşününce üzülüyorum. Kürtçe neler konuşuldu bu telefonda...


2006, Diyarbakır, Japon Pazarı'ndan satın alındı, tarihi hiçbir değeri yok.

Gramofon, insanlığın icat ettiği en estetik aletmiş gibi gelir bana, hem görüntüsünün hem de işlevinin estetiği... Kullanılmış, tarihi değeri olan ve çalışan bir gramofonum olsun çok istedim hep, ama biliyorum ki  gramofonlar artık çok fahiş fiyatlarla antikacı dükkanlarının en gözde ürünleri...


2005, Diyarbakır'dan Sultan Ana'nın hediyesi

Bakır el işçiliği sadece doğunun; Antep'in, Urfa'nın, Diyarbakır'ın çarşılarında kaldı, çarşılarda bakır işlerken çıkan seslerin ritmini dinleyebilirsiniz...

Bir film karesi: Tren istasyonunda, krem uzun pardüsü giymiş ve yanında ahşap bavuluyla tren bekleyen bir kadın...

          Ahşap bavullar, 2006 Diyarbakır bit pazarı




kaneviçe pano, 2006, Diyarbakır
Arkadaşım Koçero'nun annesinin çeyizi için anneannesi hazırlamış, işlemesi bir 35 yıllık var, çerçevesi 1991 yılında Diyarbakır Kulp'ta yapılmış.


bakır işleme şekerlik, Diyarbakır, 2006

Annem, Diyarbakır'a beni ziyarete geldiğinde çeyizim için Çarşi-ya Şewiti (Yanık Çarşı)dan almıştı. Bu şekerlikte tarihi bir değer yoktur ama Diyarbakır bakır işçilerinin el emeğinin güzelliği vardır.

Oysa ne kadar çok eşya ve eşyalarla birlikte yaşayan  anıyı, Diyarbakır'da yaşadığım yıllarda derlemişim. 



iğne oyasındaki emek



tığ oyası motifi

Farklı coğrafi bölgelere göre, tülbent, yemeni, çember olarak  adlandırılan geleneksel başörtülerin kenar süslemeleri...


Dersim festivalinden, bir teyzenin emeği, iğne oyası, 2011

Elazığlı bir teyzenin hediyesi, iğne oyası

annemin çeyizinden, tığ işi, 40 yıllık

İzmir- Tire gezimizden, 2014,  tığ işi bir kolye

Yalçın'ın bebekken içine sarıldığı kundağı, kelebek motifli kaneviçe, 34 yıllık


cepkenlik, annemin çeyizinden, 42 yıllık

Benim için çok anlamlı bir el işi eşya. 15 yaşıma kadar yaşadığımız kepiç evde kullanıyorduk. Çocukken kullandığım tokaları, tarakları içine koyuyorudum.


kaneviçe

Saatlerce oturup bu kanaviçe işi seyredebilirim.


2006,  arkadaşım Özgür,  İskenderun bit pazarından Mürur-ı Zaman için almış

Bu bakır işi gece lambası Anadolu coğrafyasında kullanılan bir eşya değil, Halep'te bir antikacı dükkanını gezerken benzer işleri, o dükkanda da görmüştüm. Sanırım İskenderun bit pazarına da Suriye'den düşmüştü.

Suriyeli kalabalık bir ailenin bu gece lambasının altında birbirine sokularak uyuyan hallleri...



Orakla ekin biçerken ekinleri tutan elin orakla yanlışlıkla kesilmemesi için takılıyor.

Bu elliği, arkadaşım Özgül ile 2013 yazında Tangal köyüne yaptığımız bir gezide, bir köy evinin sundurmasında görüp istemiştik.


tahta tezgahlarda dokuma yaparken bobinin takıldığı ahşap mekik, 2013 Tangal, Sinop

Anneannemler, 1938 yılında, 13 yaşındayken Romanya'dan Türkiye'ye göç etmişler. Göç ettikleri gemiye büyük anneannem, el dokuması işçiliğine gideceği yerde de devam edebilmek  için kilim tezgahını da koyup getirmiş. O kilim tezgahı anneannemin ekmek kapısıydı. Benim çocukluğum da bu kilim tezgahının bir köşesinde anneannemi dokuma yaparken izlemekle, ona küçük yardımlarda bulunmakla  geçti. Kilim dokutmak isteyenler eski örgülerini veya kıyafetlerini getirirlerdi, biz örgüleri söker ya da kıyafetleri şerit halinde keser, demir bobinlere sarardık. Renk renk bobinler olurdu bir leğenin içinde, anneannem dokumak istediği rengi alır, bu mekiklere takardı, ve başlardı mekiği iplerin arasından bir sağa bir sola atıp dokumaya.
İki gözlü kerpiç bir evde, çoluklu çocuklu akraba muhabbetlerinin arasında yapılırdı bu kolektif dokuma...


iğnedenlik, 2006, arkadaşım Özgür'ün annesinin el işi


2008, telkâri işi bir süs iğnesi, Mardin gezimizden


35 yıllık gümüş bir kolye, bir nişan töeninde genç bir kadının gerdanlığı imiş 


Tiflis gezimizde  bir sokak satıcısndan , 2010



20 yıl önce çok trajik  şekilde dağılan bir aileden bana kalmıştı, kütahya işi çini


pirinç işi ayna, Samandıra Lisesi deposundan, 2009


büro tipi daktilo, Gerze Meslek Lisesi deposundan, 2011

Ben, yazarların kullandığı daktiloları severim, belki yazar olabilmek içimde hep ukde kaldığı içindir...


Gerze Meslek Lisesi deposundan, 2011

Gerze Meslek Lisesi deposundan, 2011


Çalıştığım okulların depolorını deşmeyi çok severim, muhakkak koleksiyonum için nadide eşyalar çıkıyor.


İstanbul'da bir çöpün kenarına atılmış bir halde buldum, 2008

İstanbul'da bir çöpün kenarına atılmış bir halde buldum, 2008
Koyun yünü, keçi tüyü, pamuk ve ipekten coğrafyamızda dokunan kilimler. Her bir motifi, her bir rengi, her bir ilmeği binbir öykü barındırıyor. İpliğin elde edilmesi, doğal malzemelerle boyanması, dokunması...


yün eğirme çubuğu; (iğ veya kirman): Gerze'de çöpe atılmış bir haldeydi, aşağıdaki sepetin içinde

Dokuma işi için hayvandan veya bitkiden elde edilen yün, iplik haline getirilip dokumada kullanabilmek  için bu eğirme çubuğu kullanılıyordu. Kilimin dokunma aşamasında önemli bir araç.
Ama maalesef ki artık hem kilimler hem iğler çöpte.

Unutulmasın istiyoruz, insanlığın çeşitli işlerde kullandığı bu araçlar


çöpe atılmış bir halde bulduğum hasır sepet; Anadolu coğrafyasında Çingenelerin emeği


teneke kutuların güzelliği, Samandıra bit pazarı, 2009


1960-1970 yılların baskılı kitapları


annem ve babam, nişan fotoğrafları, 1973

 Samandıra bit pazarı, 2009

İskenderun bit pazarı, Özgür' ün  koleksiyonum için hediyesi, 2010


TCDD'nin personaline hediyesi, bir demiryolcudan da bana hediye, 2008


Ankara Kurtuluş pazarından, 2014


Ankara Kurtuluş pazarından, 2014

Ankara Kurtuluş pazarından, 2014


Ankara'da Kurtuluş Parkı yakınında kurulan pazarda eski deri çantaları pit pazarlarından toplayıp tamir edip satan bir satıcı vardı, bu el işi deri çantaları bir tesadüf sonucu ordan aldım.



Hindistan cevizinden bir çanta, Van'ın kapalı çarşı pazarından, 2006

Diyarbakır'ın Hint işi satan pazarlarından, 2004



İran dokuması, Uzak Doğu eşyaları satan bir dükkandan, Ankara, 2014


İran dokuması, Uzak Doğu eşyaları satan bir dükkandan, Ankara, 2014


İran dokuması, Uzak Doğu eşyaları satan bir dükkandan, Ankara, 2014

cevizden, kilit sistemli, çeyiz sandığı, 2008

ceviz sandığın içinde, küçük bir bölmenin süslemeli kapağı

Ankara'nın 2. el pazarlarından, 2003'te almıştım


Almanya'dan bir bit pazarından arkadaşım Fatih'in hediyesi, 2008


Üniversite okuduğum yıllardan kalma film makaraları

2000, Ankara, 2. el satan dükkandan

On yıl boyunca tüm yolculuklarımda taşıdığım ilk göz ağrım olan fotoğraf makinası Canon AE-1.
İlk önce yıllarca siyah-beyaz çektim, sonra da slayt. Bu fotoğraf makinası dünyayı algılamamda ikinci bir gözüm olmuştu artık. 


İskenderun bit pazarı, Özgür' ün  koleksiyonum için hediyesi, 2010


toprak seramik tuzluk


45'lik plastik plak koleksiyonum


Beethoven'ın 33'lük taş plağı,  Samandıra bit pazarı, 2009

toprak seramik, Silistre-Bulgaristan, 2014
1938'de Romanya-Silistre'den göç eden anneannemin öyküleri ile büyüdüm. Çocukluğumdan beri anneannemle memleket özlemi çektim. Nihayet Bulgaristan- Silistre'ye gidip anneannemin köyünü buldum. Seramik kabın içindeki toprak da anneannemin bahçesinin toprağı. Memleket toprağı yani...



karabiber değirmeni, Mardin çarşısı, 2007


Trakya Kırklareli'nin Kaynarca Kasabası'nda bir Bulgar evine yerleştirilen Türk göçmenlerden geriye kalan  bir perde


tencere tutacağı örgüsü, annemin çeyizinden, 42 yıllık


tencere tutacağı, makara örgüsü, 20 yıl önce ortaokulda örmüştüm.


Ortaokulda ev ekonomisi dersimiz vardı; örgü, dikiş, makrome, ahşap el işlerini ve aynı zamanda  reçel yapmak, turşu kurmak gibi günlük yaşamımızı kolaylaştıracak ve zenginleştirecek işleri öğrenirdik. Bu ders hobi edinmemde ve yaşamımı zenginleştirmede sonraki yıllarda çok etkili oldu. Öğretmenimiz Pervin Çelebi'yi saygıyla anıyorum...

şişe kapaklarını örgüyle saran anneannem, örgüleri birleştirip tencere altlığı yapmış, çeyizim için


Gerze'de kuaför olan İlhan Teyze'nin yangın evinden




*KONAKTAN PALTOLU MÜZEYE KALAN EŞYALAR;



konağın ceviz gardrobu
                     


ceviz komidin
                         

bakır havan görmüştüm ama ahşabını ilk defa görüyorum
                     

tuğlalı soba
kışlık eşarplar

Bu üç farklı desenli üç eşarp üç farklı coğrafyada yaşamış üç kadına ait.
Yalçın'ın anneannesi (Tarsus), konağın babaannesi Zarife Teyze (Gerze), anneannem (Trakya).
Aynı tarihsel sürecin  kadınları, üçünün öyküsü bu konakta kesişti...


konağın genç kadınlarından birine ait olmalı





cam işi kültablası 





oyularak şekil verilmiş ahşap bir ayna,  boyandı ve aynası değiştirildi



 konağın çeçevelerinden, annemle babamın 42 yıl önce çekilmiş nişan fotoğraflarını koruyor şimdi




konağın çerçevelerinden, konağa dair bir hayali simgeliyor



Şimdilik konakta; bir kadın, bir adam ve bir kedi yaşıyor. Ha bir de tavan akıyor. Çocuklar, kuşlar, köpek, tavuk şimdilik eksik...



tütün dizme iğnesi


Konağın  taş örgüsü bodrumunda buldum. Bu ahşap iğne ile tütün yaprakları ipe dizilirmiş, ipe dizilen tütünler de hevenklere geçirilir, kurumaya bırakılırmış. Konakta köyden toplanan tütün yapraklarının  dizme, kurutma işleri yapılırmış, tütünler en üst katta aşağıdaki hevenklere asılarak kurutulurmuş.




tütün bağlarının asıldığı hevenkler















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder