23 Nisan 2015
Eski
eşyalara ilgi duyup onları biriktirmem, tahta bir bavulla başlıyor. Anneannem
yakılacak çalı yığınının üstüne tahtadan el yapımı bir bavul atmış, bavulun
güzelliği dikkatimi çekince “yakacaktım zaten al istersen” dedi. Bavulu Selanik
muhaciri dedem yapmış, dedemi hiç tanımadım ama kendisi ile ilgili öyküleri hep
dinledim. Her muhacir gibi çok yoksulluk çekmiş, buna rağmen sazıyla türkü
söylemeyi ve komiklikler yapıp insanları güldürmeyi severmiş. O gün o tahta
bavulu eve getirirken dedemle ilgili dinlediğim tüm anıları ve dinlediğim
anılara kendimce eklediğim yeni anıları, o tahta bavulun içine sakladım.
Sonra fark ettim ki eski eşyalardaki
el emeğinin inceliğini, eski eşyalardaki yaşanmışlık izlerinden yola çıkarak o
eşyalara, o eşyaları kullanan insanlara dair öyküler oluşturmayı seviyorum.
Mesela o eşyayı kullanan insan kadın
mıydı, erkek miydi, genç miydi, yaşlı mıydı, aşık mıydı, nelerle uğraşmayı
severdi, yaşamda çok mu acı çekmişti, o eşyayı hangi durumlarda kullanırdı … gibi
sorularla eskilere dair hayallere dalmayı çok severdim.
Bu süreçte hissettim ki ben kendimi
bu çağa, bu çağın teknolojisinin ürettiği eşyalara ait hissetmiyorum. Bu çağda
eski eşyalarla avunan sığıntı bir ruhum.
Bit pazarlarını, 2. el eşya satan
dükkanları, çeyiz sandıklarını, yaşlıların anılarını ve evlerini, tarihi evleri
deşmeyi çok severim. Kurguladığım öykülere yaratıcılık ve hayal gücü katsın diye de müzeleri gezmeyi…
Yıllarca biriktirdim; birkaç farklı
kentte birikmiş eşyalarım olunca aklıma bir düş düştü. Biriktirdiğim bu
eşyaları koyabileceğim bir zaman tüneli; MİRUR –U ZAMAN.
Yıllar
yıllar öncesinden bu adı hazırlamıştım. Bu defa Mirur-u Zaman için
biriktirmeye devam ettim. Bu zaman tüneli bir anlamda etnografik bir müze olacaktı.
Paltolu
Konak’la kurduğumuz ilişki, tam da yaşamın bu damarı üzerineydi. Birçok
insan için kangren olmuş bu damar, bizim için bu çağa tutunmakta şahdamarı
oldu.
Şimdi de Mirur-u Zaman için yıllarca biriktirdiklerimle birlikte “Paltolu Konağı’n ruhunu besler” düşüncesiyle
konağın kapısını çalan armağanları sergileyeceğimiz “Paltolu e-Müze” için, bir yandan biriktirmeye
bir yandan da sergilemeye devam edeceğiz.
Paltolu Müze, sadece bir e-müze değil, eskiyi yaşamak
isteyen dostların tarihin içinde dinlenip anıların sesini dinleyeceği bir
mekandır aynı zamanda. Konağın ahşap kapısının el tokmağını çalmanız
yeterli...
Tık tık tık
ZAMANDA
YOLCULUĞA HOŞ GELDİNİZ…
*KONAĞA GELEN ARMAĞANLAR;
|
Annemin elceğizleriyle yeni ördüğü perde |
|
konakta ilmek ilmek çam ormanları |
|
mutfak perdeleri, sevgi dolu kediler |
|
konağın bahçesi gibi mutfak da ilmek ilmek kedi bahçesi |
|
lale bahçesi, annemin göznuru |
|
Hatice Anne'nin (Yalçın'ın annesi) çeyizinden -40 yıl öncesinde işlemiş-
|
|
Hatice Anne, bu rengarenk iplerden örülmüş motifleri onarıp, yeni bir kumaşa aktarıp konağa anlam katsın diye getirmiş. |
|
Önceden parça parça örülüp zamanın eşyası olan vitrinlere konulması tasarlanan bir dantel örtü, farklı bir işlevde kullanmak için parçaları birleştirip daha uzun bir örtü haline getirdik.
|
Sevgili Sema Hoca'mın çeyizinden konak için - belki 20 yıllık-
|
Yine küçük parçaları birleştirip güneşlik perde için beyaz patiskaya diktik. |
Sema Hoca'mın ellerine sağlık...
|
Süs kabağı, oyularak içi boşaltılıyor sonra da delik açılarak desenleri oluşturuluyor, doğal bir avize |
Kardeşim Yasin'in el emeği - 3 ay önce yapıldı-
|
derelerin armağanı; kargalak |
Birgün sokakta İsis'i ararken 50'li yaşlarda bir abla konağa ait değişimleri takip ettiğini ve çok hoşuna gittiğini söyledi. O da eski eşyalardaki anıları ve anlamı seviyormuş. Annesinin çeyizinden kalma çin iğnesi bir işi hediye etmek istedi. Bir gün eve geldiğimde konağın kapısında asılıydı, bu aramağan;
|
çin iğnesi nakışı, 1933 yıllarının emeği |
Hediye eden ablanın annesi 1331 yani 1915 doğumluymuş. Bu el işini de 18 yaşındayken yapmış.
|
Ladik'ten alınan Singer dikiş makinasında kasnak ile işlenmiş bir çin iğnesi nakışı |
|
Sarnıç'tan öğrencimin hediyesi, kağnı tekerleri |
|
file, Kastamonulu bir teyze tarafından yıllarca kullanılmış, öğretmen kızının hediyesi |
*MİRUR-U ZAMAN İÇİN BİRİKTİRDİKLERİMDEN;
|
Gerze'de çöpe atılmış halde bulduğum, zamanında içinde ekmek hamuru yoğurulan ve kabarması için bekletilen ahşap tekne |
|
Helsinki'den pitpazarından aldığımız tütün tabakası |
|
Hem pilli hem cereyanlı radyo, 2007'de Diyarbakır'da gezici bir eskiciden almıştım. |
Ah, radyo istasyonlarının güzelliği; Atina, Münih, İzmir, Kahire, Viyana, Paris, Diyarbakır, Prag, Kiev, Van, Trabzon.
Tıpkı dünya haritalarının, birbirinin peşi sıra gelen tren istasyonlarının büyüsü gibi...
Türkiye'nin Sesi radyosundan Müşfik Kenter'in müşfik sesini duyuyor musunuz siz de...
|
Transistörlü radyo, 2006 Diyarbakır bit pazarından |
70 yıllık tarihçesi olan bir radyo tipi. Diyarbakır coğrafyasında bu radyonun başında kimbilir hangi haberler, hangi türküler dinlendi.
Diyarbakır'da çalışırken duymuşluğum var; Sovyetler Birliği'nin çok dilli müzik yayın politikalarının sunduğu olanakla Kürtlerin, Erivan Radyosu'ndan Kürtçe müzik dinlediklerini, özellikle de kadın dengbej Ayşe Şan'ı çok sevdiklerini...
http://mazideyiz.com/album-ayse-san-minareci-6_2583.html
|
Hem pikap hem radyo, 2006 Diyarbakır bit pazarı |
Biraz daha varsıl bir ailenin kullanabileceği bir radyo sanki, 33'lük plak ile cızır cızır bir müzik, sobalı bir evde çalan
|
bakır rölyef kapaklı albüm, Diyarbakır'da Sabahat Abla'mın kendi koleksiyonundan benim koleksiyonuma hediyesi, 2007 |
Şimdi sayfalarında Gerze'nin 50 yıl öncesinin siyah-beyaz fotoğraflaını saklıyor...
|
2006, Diyarbakır'da çek çeki ile gezerek eski eşya toplayan bir eskiciden |
Diyarbakır'ın acı coğrafyasında acı haberlerin verildiği konuşmaları düşününce üzülüyorum. Kürtçe neler konuşuldu bu telefonda...
|
2006, Diyarbakır, Japon Pazarı'ndan satın alındı, tarihi hiçbir değeri yok. |
Gramofon, insanlığın icat ettiği en estetik aletmiş gibi gelir bana, hem görüntüsünün hem de işlevinin estetiği... Kullanılmış, tarihi değeri olan ve çalışan bir gramofonum olsun çok istedim hep, ama biliyorum ki gramofonlar artık çok fahiş fiyatlarla antikacı dükkanlarının en gözde ürünleri...
|
2005, Diyarbakır'dan Sultan Ana'nın hediyesi
|
Bakır el işçiliği sadece doğunun; Antep'in, Urfa'nın, Diyarbakır'ın çarşılarında kaldı, çarşılarda bakır işlerken çıkan seslerin ritmini dinleyebilirsiniz...
Bir film karesi: Tren istasyonunda, krem uzun pardüsü giymiş ve yanında ahşap bavuluyla tren bekleyen bir kadın...
|
Ahşap bavullar, 2006 Diyarbakır bit pazarı |
|
kaneviçe pano, 2006, Diyarbakır |
Arkadaşım Koçero'nun annesinin çeyizi için anneannesi hazırlamış, işlemesi bir 35 yıllık var, çerçevesi 1991 yılında Diyarbakır Kulp'ta yapılmış.
|
bakır işleme şekerlik, Diyarbakır, 2006 |
Annem, Diyarbakır'a beni ziyarete geldiğinde çeyizim için Çarşi-ya Şewiti (Yanık Çarşı)dan almıştı. Bu şekerlikte tarihi bir değer yoktur ama Diyarbakır bakır işçilerinin el emeğinin güzelliği vardır.
Oysa ne kadar çok eşya ve eşyalarla birlikte yaşayan anıyı, Diyarbakır'da yaşadığım yıllarda derlemişim.
|
iğne oyasındaki emek |
|
tığ oyası motifi |
Farklı coğrafi bölgelere göre, tülbent, yemeni, çember olarak adlandırılan geleneksel başörtülerin kenar süslemeleri...
|
Dersim festivalinden, bir teyzenin emeği, iğne oyası, 2011 |
|
Elazığlı bir teyzenin hediyesi, iğne oyası |
|
annemin çeyizinden, tığ işi, 40 yıllık |
|
İzmir- Tire gezimizden, 2014, tığ işi bir kolye |
|
Yalçın'ın bebekken içine sarıldığı kundağı, kelebek motifli kaneviçe, 34 yıllık |
|
cepkenlik, annemin çeyizinden, 42 yıllık |
Benim için çok anlamlı bir el işi eşya. 15 yaşıma kadar yaşadığımız kepiç evde kullanıyorduk. Çocukken kullandığım tokaları, tarakları içine koyuyorudum.
|
kaneviçe |
Saatlerce oturup bu kanaviçe işi seyredebilirim.
|
2006, arkadaşım Özgür, İskenderun bit pazarından Mürur-ı Zaman için almış |
Bu bakır işi gece lambası Anadolu coğrafyasında kullanılan bir eşya değil, Halep'te bir antikacı dükkanını gezerken benzer işleri, o dükkanda da görmüştüm. Sanırım İskenderun bit pazarına da Suriye'den düşmüştü.
Suriyeli kalabalık bir ailenin bu gece lambasının altında birbirine sokularak uyuyan hallleri...
|
Orakla ekin biçerken ekinleri tutan elin orakla yanlışlıkla kesilmemesi için takılıyor. |
Bu elliği, arkadaşım Özgül ile 2013 yazında Tangal köyüne yaptığımız bir gezide, bir köy evinin sundurmasında görüp istemiştik.
|
tahta tezgahlarda dokuma yaparken bobinin takıldığı ahşap mekik, 2013 Tangal, Sinop |
Anneannemler, 1938 yılında, 13 yaşındayken Romanya'dan Türkiye'ye göç etmişler. Göç ettikleri gemiye büyük anneannem, el dokuması işçiliğine gideceği yerde de devam edebilmek için kilim tezgahını da koyup getirmiş. O kilim tezgahı anneannemin ekmek kapısıydı. Benim çocukluğum da bu kilim tezgahının bir köşesinde anneannemi dokuma yaparken izlemekle, ona küçük yardımlarda bulunmakla geçti. Kilim dokutmak isteyenler eski örgülerini veya kıyafetlerini getirirlerdi, biz örgüleri söker ya da kıyafetleri şerit halinde keser, demir bobinlere sarardık. Renk renk bobinler olurdu bir leğenin içinde, anneannem dokumak istediği rengi alır, bu mekiklere takardı, ve başlardı mekiği iplerin arasından bir sağa bir sola atıp dokumaya.
İki gözlü kerpiç bir evde, çoluklu çocuklu akraba muhabbetlerinin arasında yapılırdı bu kolektif dokuma...
|
iğnedenlik, 2006, arkadaşım Özgür'ün annesinin el işi |
|
2008, telkâri işi bir süs iğnesi, Mardin gezimizden |
|
35 yıllık gümüş bir kolye, bir nişan töeninde genç bir kadının gerdanlığı imiş |
|
Tiflis gezimizde bir sokak satıcısndan , 2010 |
|
20 yıl önce çok trajik şekilde dağılan bir aileden bana kalmıştı, kütahya işi çini |
|
pirinç işi ayna, Samandıra Lisesi deposundan, 2009 |
|
büro tipi daktilo, Gerze Meslek Lisesi deposundan, 2011 |
Ben, yazarların kullandığı daktiloları severim, belki yazar olabilmek içimde hep ukde kaldığı içindir...
|
Gerze Meslek Lisesi deposundan, 2011 |
|
Gerze Meslek Lisesi deposundan, 2011 |
Çalıştığım okulların depolorını deşmeyi çok severim, muhakkak koleksiyonum için nadide eşyalar çıkıyor.
|
İstanbul'da bir çöpün kenarına atılmış bir halde buldum, 2008 |
|
İstanbul'da bir çöpün kenarına atılmış bir halde buldum, 2008 |
Koyun yünü, keçi tüyü, pamuk ve ipekten coğrafyamızda dokunan kilimler. Her bir motifi, her bir rengi, her bir ilmeği binbir öykü barındırıyor. İpliğin elde edilmesi, doğal malzemelerle boyanması, dokunması...
|
yün eğirme çubuğu; (iğ veya kirman): Gerze'de çöpe atılmış bir haldeydi, aşağıdaki sepetin içinde
|
Dokuma işi için hayvandan veya bitkiden elde edilen yün, iplik haline getirilip dokumada kullanabilmek için bu eğirme çubuğu kullanılıyordu. Kilimin dokunma aşamasında önemli bir araç.
Ama maalesef ki artık hem kilimler hem iğler çöpte.
Unutulmasın istiyoruz, insanlığın çeşitli işlerde kullandığı bu araçlar
|
çöpe atılmış bir halde bulduğum hasır sepet; Anadolu coğrafyasında Çingenelerin emeği
|
|
teneke kutuların güzelliği, Samandıra bit pazarı, 2009 |
|
1960-1970 yılların baskılı kitapları |
|
annem ve babam, nişan fotoğrafları, 1973 |
|
Samandıra bit pazarı, 2009 |
|
İskenderun bit pazarı, Özgür' ün koleksiyonum için hediyesi, 2010 |
|
TCDD'nin personaline hediyesi, bir demiryolcudan da bana hediye, 2008 |
|
Ankara Kurtuluş pazarından, 2014 |
|
Ankara Kurtuluş pazarından, 2014
|
|
Ankara Kurtuluş pazarından, 2014 |
Ankara'da Kurtuluş Parkı yakınında kurulan pazarda eski deri çantaları pit pazarlarından toplayıp tamir edip satan bir satıcı vardı, bu el işi deri çantaları bir tesadüf sonucu ordan aldım.
|
Hindistan cevizinden bir çanta, Van'ın kapalı çarşı pazarından, 2006 |
|
Diyarbakır'ın Hint işi satan pazarlarından, 2004 |
|
İran dokuması, Uzak Doğu eşyaları satan bir dükkandan, Ankara, 2014 |
|
İran dokuması, Uzak Doğu eşyaları satan bir dükkandan, Ankara, 2014 |
|
İran dokuması, Uzak Doğu eşyaları satan bir dükkandan, Ankara, 2014 |
|
cevizden, kilit sistemli, çeyiz sandığı, 2008 |
|
ceviz sandığın içinde, küçük bir bölmenin süslemeli kapağı |
|
Ankara'nın 2. el pazarlarından, 2003'te almıştım |
|
Almanya'dan bir bit pazarından arkadaşım Fatih'in hediyesi, 2008 |
|
Üniversite okuduğum yıllardan kalma film makaraları |
|
2000, Ankara, 2. el satan dükkandan |
On yıl boyunca tüm yolculuklarımda taşıdığım ilk göz ağrım olan fotoğraf makinası Canon AE-1.
İlk önce yıllarca siyah-beyaz çektim, sonra da slayt. Bu fotoğraf makinası dünyayı algılamamda ikinci bir gözüm olmuştu artık.
|
İskenderun bit pazarı, Özgür' ün koleksiyonum için hediyesi, 2010 |
|
toprak seramik tuzluk |
|
45'lik plastik plak koleksiyonum |
|
Beethoven'ın 33'lük taş plağı, Samandıra bit pazarı, 2009 |
|
toprak seramik, Silistre-Bulgaristan, 2014 |
1938'de Romanya-Silistre'den göç eden anneannemin öyküleri ile büyüdüm. Çocukluğumdan beri anneannemle memleket özlemi çektim. Nihayet Bulgaristan- Silistre'ye gidip anneannemin köyünü buldum. Seramik kabın içindeki toprak da anneannemin bahçesinin toprağı. Memleket toprağı yani...
|
karabiber değirmeni, Mardin çarşısı, 2007 |
|
Trakya Kırklareli'nin Kaynarca Kasabası'nda bir Bulgar evine yerleştirilen Türk göçmenlerden geriye kalan bir perde |
|
tencere tutacağı örgüsü, annemin çeyizinden, 42 yıllık |
|
tencere tutacağı, makara örgüsü, 20 yıl önce ortaokulda örmüştüm. |
Ortaokulda ev ekonomisi dersimiz vardı; örgü, dikiş, makrome, ahşap el işlerini ve aynı zamanda reçel yapmak, turşu kurmak gibi günlük yaşamımızı kolaylaştıracak ve zenginleştirecek işleri öğrenirdik. Bu ders hobi edinmemde ve yaşamımı zenginleştirmede sonraki yıllarda çok etkili oldu. Öğretmenimiz Pervin Çelebi'yi saygıyla anıyorum...
|
şişe kapaklarını örgüyle saran anneannem, örgüleri birleştirip tencere altlığı yapmış, çeyizim için |
|
Gerze'de kuaför olan İlhan Teyze'nin yangın evinden |
*KONAKTAN PALTOLU MÜZEYE KALAN EŞYALAR;
|
konağın ceviz gardrobu |
|
ceviz komidin |
|
bakır havan görmüştüm ama ahşabını ilk defa görüyorum |
|
tuğlalı soba |
|
kışlık eşarplar |
Bu üç farklı desenli üç eşarp üç farklı coğrafyada yaşamış üç kadına ait.
Yalçın'ın anneannesi (Tarsus), konağın babaannesi Zarife Teyze (Gerze), anneannem (Trakya).
Aynı tarihsel sürecin kadınları, üçünün öyküsü bu konakta kesişti...
|
konağın genç kadınlarından birine ait olmalı
cam işi kültablası
oyularak şekil verilmiş ahşap bir ayna, boyandı ve aynası değiştirildi
konağın çeçevelerinden, annemle babamın 42 yıl önce çekilmiş nişan fotoğraflarını koruyor şimdi
konağın çerçevelerinden, konağa dair bir hayali simgeliyor
Şimdilik konakta; bir kadın, bir adam ve bir kedi yaşıyor. Ha bir de tavan akıyor. Çocuklar, kuşlar, köpek, tavuk şimdilik eksik...
tütün dizme iğnesi
Konağın taş örgüsü bodrumunda buldum. Bu ahşap iğne ile tütün yaprakları ipe dizilirmiş, ipe dizilen tütünler de hevenklere geçirilir, kurumaya bırakılırmış. Konakta köyden toplanan tütün yapraklarının dizme, kurutma işleri yapılırmış, tütünler en üst katta aşağıdaki hevenklere asılarak kurutulurmuş.
|
tütün bağlarının asıldığı hevenkler
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder