Translate

1 Nisan 2015 Çarşamba

Dağlar İçin Bir Buluşma Noktası


22 Mart 2015


 Özgür Doğa Yürüyüşçüleri ile yapmayı kararlaştırdığımız  yürüyüş için buluşma noktamız Paltolu Konak idi. Beş kişi konağın önünde buluştuk ve dağlara doğru buradan harekete geçtik.


         Buluşma noktamızda kedimiz İsis de var.

Özgür Doğa Yürüyüşçüleri arkadaşlarımız araç kullanmayı reddettikleri için şehirden yürüyerek çıktık. Eski bir mekanda yaşamama rağmen hala şehir içindeki eski mekanlarda ruhum ve gözüm...



      Yaşanmışlığın güzelliği...
      Ahşap, tuğla, kerpiç ve dantel perdeler:
      Betonlaşan yaşamlarımızda artık pek bir anlam ifade etmiyor biliyorum...

Şehri çıkınca kendimizi Acısu'yun 7 km'lik rampasına vurduk. Ben 2-3 km'lik yokuştan sonra kendimi kötü hissesip ilk köydeki ahşap banka oturunca gözümün önünde uçuşan siyah benekler yokuşu daha fazla tırmanamayacağımın işaretini veriyordu. Acısu muhtarına da denk gelince geri kalan 5 km tırmanışta bunalmadan kendimizi zirvede bulduk. Özgür Doğa Yürüyüşçülerini beklerken bir çam ağacının altında çay keyfi yapıyorduk.

Arkadaşlar gelince keyifle inişe geçtik, kıvrılan yollar, kıvrılan dağlar, şelaleler, dereler, köprüler, çeşmeler derken yürüyüş keyifleniyordu ama yol hala patikaya kavuşmuyordu.


Gerze'nin yaslandığı Acısu'nun arkasındaki dağlar

   


Yürüyüşlerde canımız: Çoban çeşmesi

           


Yol üstünde birçok küçük şelale
           
       


Şehirlerde, o hengameli yaşamlarımızdan çok uzakta,  kendi halinde akan bir derecik




Vadiyi birbirine bağlayan küçük bir köprü

        


Suyun berraklığı

  

Doğa yavaş yavaş uyanıyor. Ağaçlarda çiçekler, dağlarda menekşe ve sıklemen çiçekleri...
Umut da canlanıyor...


Bunaldığım bir rampada akışının huzur verdiği suyun sesi...





Çiçeğe duran ilk ağaç: Kiren (Kızılcık)

          


Sonbahardan kalma gazellerin arasından yeşeren ilkbahar







Morun, pembenin farklı tonundan sıklemenler
   




Nihayet toprak köy yoluna 15 km'den sonra girdik. Esas yürüyeceğimiz güzergah bundan sonra. Patikadan köyün içine giriyoruz, köy eski evlerle bezeli. Eski evlerin pencereleri, kapıları öylesine güzel renklerle boyanmış ki...


      Beni eskilere çeken ne?



Sanırım, bu yüzyıla ait değilim ben...
 

Kapı renklerinin seçilişindeki  incelik...

      

Köyü çıktıktan sonra orman içinde öğle yemeğimiz için güzel bir yer bulduk. Kocaman bir ateş yaktık, bir gün gecikmeli de olsa ateşin üzerinden atlayarak Nevroz'u, baharın gelişini kutladık.


Közü bekleyen sucuk, ekmek, sebze dallarımız yanda

   



   

Kayabaşı köyünde peşimize takılan köpekler




Gazellerin arasından fışkıran dağ menekşeleri

       


Ağaçlar domur domur, patlamaya hazır

       

Gazellerin üstünde köpeklerle yaptığımız keyifli yürüyüşten

       

Ormanın içinde keyifli uzun bir yürüyüşle vadinin içinde bir değirmene geliyoruz, değirmenin çalışma sistemi olduğu gibi duruyor. Sadece yosunlanmış ve ıssızlığa terk edilmiş.

 Değirmene gelen su yolu

    

Akan suyu, buğdayı ve beyaz unu eksik.





Vadideki berrak akan derenin üstünden ağaç köprü ile geçiyoruz.




Vadiyi, değirmene gelen köylülerin yıllar yıllar boyunca kullandığı, eşeklerle buğday indirip, un çıkardığı patika yoldan yürüyerek, zolanarak, nefes nefese kalarak çıkıyoruz. Vadiden köye çıktığımızda hava kararmıştı. Köy yolundan yürüyoruz, araba gelirse bineceğiz, ama  ne gelen var ne giden. Kafa lambalarıyla karanlığı yara yara gidiyoruz.

Sinop'un ışıkları gözüküyor karşıda.

     


Gerze'ye 10 km kala araç çağırıyoruz. Yorgunluktan bitmiş durumdayız. Özgür Doğa Yürüyüşçüleri yürüyüşlerine Gerze'ye kadar devam edecek. 50 km'lik bir yürüyüştü, başlangıçta ve bitişte yaptığımız kaçamaklarla 35 km yürüyebildik biz sanırım. Bedenimizin yorulduğu, ruhumuzun bir o kadar dinlendiği bir yürüyüş oldu. 
Emeği geçenlere teşekkürler...




2 yorum: