7 Aralık 2014
Annem de yavaştan konağın işlerine el atmaya başladı. Babam ise hiç oralı değil, hala kabullenemedi. Annem konağın önünde, konağın süsü olan 50 yaşındaki iki sedir ağacının altındaki
otları temizledi. Kapkara bir toprak çıktı. Yıllarca işlenmemiş, mis gibi toprak gibi kokan bir toprak.
|
Annem bahçeyi kazıyor |
|
Annemin bahçe temizliği |
Annemin
toprakla uğraşmasını seyrederken, üç-
beş yaşlarında bir kız çocuğu babasının elinden tutmuş bir yandan bize bakıp
bir yandan babasına “ baba burada
insanlar mı yaşayacak?” derken ses tonu ve vurgusu, bir aşağılamayı
barındırıyordu. Çocuklarımıza bile “ betonun kutsiyetini”, “ahşap ve taşın
değersizliğini” çok küçük yaşta öğretebiliyorduk.
Akşamüstü
nihayet boyaya başlayabildik. Ön odanın ve girişin tavanını
boyadık, boyarken çok da eğleniyorduk. Boya yapmanın ruhu arındırdığı üzerine tezler atıyorduk ortaya. Hatta en kirli
köşeleri en günahkarlarımız boyamak istiyordu. Boya yaparken üst kata çıkan merdivenin
altına yapılan gömme dolapları açıp mini bar olarak kullandık. Bir yandan da
müziğimiz… Dans ederek boya yapmanın
keyfi de bir başkaymış… Bir ara annemin Trakya usülü tarhana çorbası içimizi
ısıttı. Girişin tavan boyası bitmişti ama beyaz parlaktı ve çok da kötü durdu.
Bir hayal kırıklığı…
|
Çalışma odamız boyanırken |
|
Boya arasında bir sigara keyfi |
|
Mini barımızla boya keyfimiz |
|
Yalçın'ın dağcılık eğitimi boyada da işe yarıyor. |
|
Bir yandan da Murat arkadaşımız üst katın elektrik tesisatının eksiklerini tamamlıyor. |
|
İnce işler ustası Yağız |
|
Gölgemiz bile boş durmuyor. |
İlerleyen
saatlerde erişteyi tencere içinden yerken keyfimize diyecek yoktu. Şömineyi bu
defa daha harlı yaktık, sediri de önüne çektik, ateş, yalazının kırmızısıyla
yüzümüzde ve oda içinde dans ederken yorgunluğumuzu alacak son biralarımızı
içiyorduk. Bir mağara devri dinginliğindeydik, ateşi izlemek cezbetmişti.
|
Şöminemiz yanıyor. |
|
Şöminenin kızıllığında |
Gece
yeni bir güne devrederken kendini, konaktan istemeye istemeye ayrıldık. Keşke uyku tulumlarımızı ve matlarımızı
getirseydik diye düşünüp, hayıflandık.
İlk
günden beri konağa dair tuttuğum günlüğü, bir bloğa dönüştürme fikrini sundu
Bensu. Evet karar kıldık, komün yaşantımızın ve bir tarihi yaşatmamızın
kayıtlarını elektronik ortama taşıyacaktık. Adı ne olacaktı? Yalçın'ın önerisi üzerine Dostoyevski’nin
“Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” sözünden hareket ederek adını “PALTOLU
KONAK” koyduk.
|
ve PALTOLU KONAK'ta ilk halayımız |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder